sessiz çırpınışlar

haykırmaktan sesim kısıldı ama o sağır olmaktan öte gitmedi. ve hatta sanırım kör oldu. artık varlığıma dair hiçbir şey hissetmiyordu. en acısı da bu ya. sanki hiç yaşanmamış ve olmamışım gibi. terk edilişin tadı hep taze. acımsı ve kederli bir tat. ağzından bu tat ve yüzündeki sahtelik sahte gülümsemeler asla eksik olmuyor. 

sen gideli iki mevsim geçti. cemreler düştü toprağa. kuşlar yeniden göç etmeye başladı. kış uykuları bitti ama ben uyanamadım. ben hala depderin bir uykunun en kuytu köşesinde sıkışık kaldım. hayatımın gregor'dan bir farkı kalmadı. yataktan asla çıkmıyorum. evin her köşesinde sen varsın. sen benim varlığımı reddettin ama ben senin siluetlerinle konuşuyorum. 

gittin

ardından hiçbir şey yaşamanın tadını hissettirmedi. hiçbir şey ve hiç kimse bana elini açmadı. bırak el açmayı sen bana kollarını açardın. zaman bunu da tüketti. zamanın içine hapsolmuşsun gibi. o anda kalmışım gibi. o otobüsün camına yansıyan yüzüne son kez baktığımdan haberim yoktu. ne acı. 

gittin

senden sonra anılarımızı yaşatmak için gittiğimiz yerlere gittim. döndüm dolaştım yine aynı yerlerde son buldu nefesim. güneşin doğduğu ayın battığı noktalarda bu sefer yalnızım. ilk zamanlar sen gelirsin diye hep balkonda zaman geçirdim. kedilere pisi pisi demekten başka bir şey yapmadım. öylece kaldım orada. bi insan balkonda nasıl hapsolabilir ki?

gittin

sonrasında odalarda ıssız kaldım sensiz kaldım. hayallerini evin her tarafında dolaştırdım. aynaları silmiyorum. çiçekler susuz kaldı. kitaplarım dergilerim fotoğraflar dağınık. toplamaya gücüm yok. kapıları kapatacak gücüm kalmadı. kapıyı kilitleyecek hevesim kalmadı. artık günlerin üzerinden bulutlardan yağmurlar düşmüyor. ama ben kaç kez güneşli havada sırılsıklam oldum. inan ben de bilmiyorum.

gittin

ne o gün ne de sonrasında gerçekler anlamını yitirdi. mutsuzluğun ve sensizliğin kokusu sindi yastıklara çarşaflara. mutluluk ve sen birbirinizi hatırlatıyorsunuz bana. hatırlamak ne de güzel eylem.

gittin

unutmak mümkün gözükmüyor ama yaşıyordum. aldığım her nefes saplanıyor ciğerlerime. alfabeden harflerini silemiyorum. her bir eylem her bir durum zihnimin oyun oynamasına izin veriyor. zihnim koca bir çukur. en dibinde sen varsın. ne kadar derine inmek istesem de artık hep sığ kalacakmışsın gibi. seni görüp dokunamamak işte böyle. her gece gözlerim yeniden parıldasın diye dua ettim. geçti geçti geçti diye yutkunamıyorken kendimi buldum.

gittin

gözümdeki karanlık kalbimden taştı. avucumdaki yalnızlık vücudumu sardı. sokaktaki kediler bana gelmez oldu. bahçedeki çiçekler açmıyor. evi bayadır havasız bırakmışım. farkında değilim. pencerenin kenarına çiçek koyacak kadar çok sevmişim. farkında değilim. şarap şişelerinde çiçek büyütecek kadar çok.

gittin

ve hiçbir şey yerli yerinde değil. yatağın boş tarafı çöktü. ama bense yataktan çıkmamak için hep bir bahane arıyorum. içeriden dışarıya yetişemiyorum. her şey çok hızlı. zihnim ise durmak üzere. boylu boyunca ıssızım. artık yüzsüzüm. yüzsüz çırpınışlarım da ondan. kovuluyorum her yerden. en çok da kendimden.

sahi neden geri dönmedin?

bak bahar bile geri döndü cemreler düştü. ama evimde hala kışın sert yüzünü yaşıyorum. bu kış yaşadığım en ağır mevsimdi. her detayıyla yıkıntılarla dolu 4-5 ay geçirdim. her yer kuraklık. bu bahar çiçekler açar sandım yeniden. ama açmadı. çiçeklerin açmadığı yerlerde sancılar her gün yeniden doğar.

''her şeyin mümkün olduğu sabahlar geride kaldı, kayıp sabahlar kayıp günler benim değil. sevmeyi çok özledim. yarasız yaşamayı özledim. ben seni sana mektup yazacak kadar çok sevdim. bir daha sevdim. bak bu iki eder.'' 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

tükeniş

kahve ve melatonin

huyumdur hep dirilirim