baharın gidişi miydi yoksa baharın hiç gelmeyişi mi
yola koyuldum ama ilerlemek ne de zor huzura tekrar kavuşacağını zannedip sonu düşünmek ama en sonunda yol fısıldıyor ''sen ne kadar ilerlersen hüzün sana o kadar yakın'' insan eninde sonunda hep yitirmekle kalıyor haykırıp haykırıp duruyor ama kimse işitmiyor varlığıyla yokluğunun bir ihtimale dayalı olduğunu da çok iyi biliyor ama yine de tutunuyor olup bitip dönen her şeye bir ah çekip ah deyip geceleri erteliyorum kalabalıkları itiyorum kupkuru kalabalık birileri ısrarla şiirlerime giriyor şiirlerime giren kalbimden de çıkmıyor kendime ağlamamayı dayatıyorum o ise bana en büyük ağlamayı dayattı odalardan odalara yataktan balkona dolaşıyorum uykulardan kışın sert yüzünden baharın yumuşak kısmına geçiyorum kitaplardan çıkamıyorum omuzlarım taşıyamıyor yüküm ağır yeryüzü hafif günlerden perşembe nisanın on dördü saat akşamın on kırk beşiydi bedenim öyle yorgun ama umudum o kadar tazeydi ama taze olan bir şey insana nasıl acı verebilirdi ki anı, anılarımız ve acı