Kayıtlar

Ocak, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

haykırış

yapmadığın şeylere utanmakla geçiyor günler. gürültüde sessizce utanıyorsun. bağıracaksın da, bazen günahları o kadar utanç verici ki sözle tekrar etmekten ar ediyorsun.  çocuklara durmadan... biliyorsun ne yapıyorlar. kızlara ve oğlanlara. bebeklere bile hatta. köpek yavrularına hatta. öldürmekten beter ediyorlar herkesi ve sonra gururla kravat takıp ağlıyorlar mahkeme salonlarında.  ne suçlarına bakabiliyorsun ne özürlerine, hepsi birbirinden çok utançla kıvrandırıyor seni.  insanlara durmadan... biliyorsun ne yapıyorlar. ‘’ taşları bağlıyorlar, köpekler serbest’’. hapishaneye atmıyorlar sırf, bir de kahrediyorlar. yalan söylüyor onlar, sen utanıyorsun. utancından nutkum tutuluyor, iflahın kesiliyor, yüzünü nerelere saklayasın sen.  ağaçlara, denizlere ve nehirlere durmadan... biliyorsun, beton döküyorlar. bir ağacın bir yaprağını yeniden yaratamayacak olmalarını anlayıp had bileceklerine, kibir betonları döküyorlar. içine ağlıyor yüzün, yüzünü gösteremeyecek kadar utanıyor için.  ok

ahiretlik hikaye

geçen hafta öldüm. evet evet kendimi öldürdüm. toprağın altındaki ilk gecemde bir anda kendimi koskocaman bir televizyonun önünde buldum. ne olduğunu anlamaya çalışırken bir iki melek geldi yanıma ve birazdan bana tüm günahlarımı izleteceklerini söylediler. halbuki ben çok da günah işlemediğimi düşünüyordum. hayatım şöyle bir film şeridi gibi geçmedi gözümün önünden yani kısa sürdü.  beklemekten iyice sıkıldığım bir anda yanıma yaşlı birisi geldi. tam olarak sureti benim hayatım boyunca karşılaştığım iyi insanların yüzü gibiydi ama çıkartamadım.  ''siz de mi öldünüz acaba?'' diye sordum gerçekten sormaz olaydım. çok aptalca bir soruydu. ''hayır ben senin meleğinim. sen geldikten sonra emekli olma kararı almıştım. iyi ki öldün. '' dedi. o kadar mutluydu ki beni aşırı germişti.  bana daha güzel bir melek niye denk gelmedi diye hayıflandım. belki bu sebeple daha fazla yaşamak isterdim ya da hayata daha umutlu tutunabilirdim. bana neden kendimi öldürdüğümü s

geriye kalanlar

''kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telaş. gencim daha, dünyayı görmek istiyorum. öpüşmek ne güzel, düşünmek ne güzel. bir gün mutlaka yeneceğiz.'' her şey daha da anlamlanıyor, o tatlı telaşımın ardından kendimi bir şehirde buluyorum, sarılmak ne güzel.  birlikte mısralar düşünüyoruz, hiç hesapta yokken kalabalık caddelerde ellerini tutuyorum, birden onlarca fotoğrafta gülümsüyoruz, seni öpüyorum. ayın son günleri, pencereden dışarıya bakıyoruz gözlerimi geceye iki kadeh şarapla kapatıyorum, güne sesinle uyanıyorum. ''sen nehirleri yataklarından ayırırdın da örterdin üstümü...'' böyle tanışıyoruz, sana hep gülümsüyorum. tadına varıyorum, tenimde kendine bir yer yaratıyorsun, hem şuursuz hem de öyle farkındaydım ki her şeyin, sevmek ne güzel, sana armağan edebilecek daha kıymetli hiçbir şeyim yok. haritada unutulmuş bir düşüşü işaretliyorum; birlikte hatırlayabileceğimiz bir sır, ifade edilmemiş ve bu yüzden kutsal kalan pe