haykırış
yapmadığın şeylere utanmakla geçiyor günler. gürültüde sessizce utanıyorsun. bağıracaksın da, bazen günahları o kadar utanç verici ki sözle tekrar etmekten ar ediyorsun. çocuklara durmadan... biliyorsun ne yapıyorlar. kızlara ve oğlanlara. bebeklere bile hatta. köpek yavrularına hatta. öldürmekten beter ediyorlar herkesi ve sonra gururla kravat takıp ağlıyorlar mahkeme salonlarında. ne suçlarına bakabiliyorsun ne özürlerine, hepsi birbirinden çok utançla kıvrandırıyor seni. insanlara durmadan... biliyorsun ne yapıyorlar. ‘’ taşları bağlıyorlar, köpekler serbest’’. hapishaneye atmıyorlar sırf, bir de kahrediyorlar. yalan söylüyor onlar, sen utanıyorsun. utancından nutkum tutuluyor, iflahın kesiliyor, yüzünü nerelere saklayasın sen. ağaçlara, denizlere ve nehirlere durmadan... biliyorsun, beton döküyorlar. bir ağacın bir yaprağını yeniden yaratamayacak olmalarını anlayıp had bileceklerine, kibir betonları döküyorlar. içine ağlıyor yüzün, yüzünü gösteremeyecek kadar utanıyor için. ok